yukarı kaydırma oku

YAZI KOPYALAMA ENGELİ

sağtuş engeli

ANA MENÜ

İCARE KİRA AKDİ

İCARE KİRA AKDİ

Râfi' b. Hadîc'in naklettiğine göre,
Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Üç kişi arazi eker: Kendisine ait bir arazisi olup onu eken kişi, kendisine karşılıksız olarak bir arazi verilip bu arazide ekim yapan kişi ve altın ya da gümüş (para) karşılığında
bir arazi kiralayan kişi.”
(D3400 Ebû Dâvûd, Büyû', 31)


***

Kesîr b. Abdullah b. Amr b. Avf el-Müzenî'nin, babası aracılığıyla dedesinden naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Müslümanlar, helâli haram kılan
ya da haramı helâl sayan bir şart olmadığı sürece, şartlarına bağlıdırlar.”
(T1352 Tirmizî, Ahkâm, 17)


***

İbn Abbâs'tan nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Birinizin toprağını din kardeşine karşılıksız olarak vermesi, onun karşılığında (kira olarak)
şunu şunu (belirli bir ücreti) almasından daha hayırlıdır.”
(M3960 Müslim, Büyû', 122)


***

Sa'd (b. Ebû Vakkâs) anlatıyor: “Biz arazileri, dere kenarında yetişen ve o dere ile sulanan (verimli) ekinler(in bize kalması) karşılığında kiraya verirdik. Resûlullah
(sav) bunu bize yasakladı ve tarlayı altın veya gümüş (para) karşılığında kiraya vermemizi istedi.”
(D3391 Ebû Dâvûd, Büyû', 30)


***********************

Hanzale b. Kays el-Ensârî, Peygamber Efendimiz döneminde doğmuş ancak yaşı küçük olduğu için onunla sohbet etme imkânı bulamamıştı. 1 Peygamber
Efendimizle birlikte Uhud Gazvesi'ne katılan ve kira konusunda birçok hadis rivayet eden Râfi' b. Hadîc'e altın ve gümüş para karşılığında arazi kiralama konusunda
danışmış, Râfi' ona şunları anlatmıştı: “Bunda bir sakınca bulunmamaktadır. Ancak Allah Resûlü zamanında insanlar, su boyları ve kanal başlarında bulunan verimli
yerlerin ürünleri kendilerine kalmak üzere arazilerini kiraya verirlerdi. Bazen bu bölgelerin ürünü telef olur diğer kısımlar sağlam kalırdı. Bazen de diğer kısımlar telef
olur, verimli yerlerin ürünü sağlam kalırdı. İnsanlar arasında yaygın olan kiralama şekli bu idi. Ancak (bir tarafı mağdur eden) bu kiralama yöntemi yasaklandı. Fakat
belirli ve elde edilebilir bir şey üzerinde yapılan kiralamada sakınca yoktur.” 2
İnsanlar tarih boyunca, mal ve hizmet ihtiyaçlarını bir şekilde karşılamaya çalışmışlardır. Bazen bunu sahip oldukları özel yetenek ve imkânlarla giderirken çoğu kez
herhangi bir yöntemle diğer insanlardan istifade etme cihetine gitmişlerdir. Bu yöntemlerden biri de, “belirli bir mal veya hizmetten bir bedel karşılığında istifade
etmek” anlamına gelen icâre (kira ve emek/iş) akdi olmuştur. Bu, menkul ve gayri menkul mal kiracılığı şeklinde uygulandığı gibi, ücretle iş görme veya işçi istihdamı
şeklinde de uygulanmıştır. Buna göre bahse konu olan icâre kavramıyla, malın veya emeğin/işin belirli bir süre, ücret karşılığında sahiplenilmesi kastedilmiştir.
Ahd-i Atîk'te, işçi çalıştırmak ve onun kazancını zamanında ödemek hakkında çeşitli bilgiler bulunduğu gibi, 3 Kur'ân-ı Kerîm'de de emek/iş akdi şeklindeki icâre ile
ilgili âyetler vardır. Hz. Musa'nın, Hz. Şuayb'ın yanında sekiz yıl ücretle çalışmasından 4 ve boşanma sonrasında çocuğunu emziren anneye, babanın ücret
ödemesinden söz eden 5 âyetler bu konu ile ilgilidir.
İslâm'dan önceki Arap toplumunda da insanların, gerek menkul, gerekse gayri menkul eşya ve hayvan kiraladıklarına dair bilgileri, hadis metinlerinde bulmak
mümkündür. Peygamber Efendimizin kendisine düzenlenecek olan suikast girişiminden haberdar olduktan sonra sadık dostu Ebû Bekir'in evine gidip hicret
hazırlıklarına başlaması ve


kendilerine kılavuzluk yapmak üzere o dönemde henüz Müslüman olmayan Abdullah b. Uraykıt 6 ile belirli bir ücret karşılığında anlaşmaları, 7 sahâbenin kiralama
işlemlerini sürdürürken Peygamber Efendimizin sadece bazı yönlerine müdahale etmesi bu uygulamanın önceden beri var olduğunu göstermektedir.
Allah Resûlü, diğer birçok alışveriş türünde olduğu gibi kiralama akdini de meşru görmekteydi. Bir vesileyle arazilerin ekiminden söz eden Nebî (sav), “Üç kişi arazi
eker: Kendisine ait bir arazisi olup onu eken kişi, kendisine karşılıksız olarak bir arazi verilip bu arazide ekim yapan kişi ve altın ya da gümüş (para) karşılığında bir arazi
kiralayan kişi.” 8 buyurmuştu. Develerini kiraya vererek rızkını temin ettiğini anlatan Medineli Hamza b. Amr el-Eslemî'nin bu yaptığına ses çıkarmamıştı. 9 İmam
Mâlik'in, yük devesi ile meskenlerin kiralanması ve zanaatkârlara emekleri karşılığında verilen ücretler hususunda ayrıntılı bilgiler vermesi de 10 bu konuda sahâbe
arasında yaygın bir uygulamanın olduğuna işaret etmektedir.
Allah Resûlü kiralama işlerini o günkü mevcut uygulamaya bırakmıyor, ayrıca birtakım düzenlemeler getirerek müdahalede bulunuyordu. Bir keresinde kira anlaşması
yapanların ürün ve arazi hususunda ihtilâfa düşerek kendisine başvurmaları üzerine, “Öyleyse altın ve gümüşle kiralayın.” 11 buyurarak bu işin tartışmalara zemin
teşkil etmeyecek belirli bir ücret karşılığında yapılmasının uygun olacağını bildirmişti. Böylece kiralamada en önemli nokta olan belirsizlik sorunu çözülerek
insanların daha nitelikli anlaşmalar yapmaları sağlanmıştı. Bu aynı zamanda insanların kiraladıkları mal ve emek/iş akitlerinde süre ve nitelik konusunda da ilkelerin
açık bir şekilde ifade edilmesi gerektiğine işaret ediyordu.
Peygamber Efendimizin amcaoğlu İbn Abbâs, “Biz Resûlullah'ın arazisini kiraya verir ve orada insan pisliğinin gübre olarak kullanılmamasını şart koşardık.” 12
demişti. Dolayısıyla kiralamalar esnasında birtakım meşru şartlar koşuluyor ve tarafların bu şartlara riayet ederek kira anlaşmasının gereklerini yerine getirmeleri
bekleniyordu. İnsanların kendi aralarında gerçekleştirdikleri icâre akitlerinin şartlarına uymaları, oldukça önemli bir husustu. Bunun için de taraflar, Peygamber
Efendimizin, “Müslümanlar, helâli haram kılan ya da haramı helâl sayan bir şart olmadığı sürece, şartlarına bağlıdırlar.” 13 tavsiyesine uyarak anlaşmaya bağlı kalacak ve
güveni sarsmayacaklardı. Zira Peygamber Efendimizin bu sözü, tarafların anlaşmaya bağlı kalmaları ve güveni sarsmamaları gerektiğini bildiriyordu.



Bu anlamda İmam Mâlik'in, belirli bir yere kadar gitmek üzere kiralanan hayvanın daha öteye götürülmesi hâlinde bunun da ücretinin ayrıca verilmesi gerektiğini
vurgulaması, 14 kiralanan malın belirlenen şartlara bağlı kalınarak kullanılması gerektiği ilkesinden çıkarılan güzel bir sonuçtur.
Anlaşıldığı üzere Allah Resûlü icâre konusundaki uygulamaları köklü bir şekilde değiştirmemişti. O (sav) yalnızca aldatma, yanıltma gibi tehlikelere karşı bu alandaki
istismara açık yönlere müdahale ederek ahlâkî ve dinî bir çerçeve oluşturuyordu. Onun ticarî faaliyetlerde tavsiye ettiği belirlilik, 15 hakkaniyet, 16 dürüst
davranma 17 gibi ilkeler bu konuda da geçerli idi.
İcâre akdinin uygulanması konusunda sahâbe arasında farklılıklar olabilmiştir. Örneğin, bazı rivayetlerde Abdullah b. Ömer'in ömrünün son dönemlerinde arazilerini
kiraya vermekten vazgeçtiği bilgisi yer almaktadır. Anlatıldığına göre, Abdullah b. Ömer, Peygamber Efendimiz, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman dönemlerinde
ve Muâviye'nin emîrliğinin ilk zamanlarında arazilerini kiraya verirdi. 18 Ancak o, Muâviye'nin halifeliğinin son zamanlarında 19 Râfi' b. Hadîc'in arazileri kiralamayı
yasakladığını duymuştu. Onun yanına giderek, “Ey İbn Hadîc! Arazilerin kiraya verilmesi hususunda Resûlullah'tan ne rivayet ediyorsun?” demişti. Râfi' b. Hadîc,
“(Bedir Savaşı'na katılan) iki amcamı, bu mahalle halkına Resûlullah'ın arazileri kiraya vermeyi yasakladığını anlatırlarken duydum.” cevabını vermişti. Bunun üzerine
Abdullah b. Ömer, “Allah'a yemin ederim ki ben Hz. Peygamber döneminde arazilerin kiraya verildiğini biliyorum.” demiş ancak sonradan Resûlullah'ın bu hususta
kendisinin bilmediği yeni bir hüküm ortaya koymuş olması ihtimalini göz önünde bulundurarak arazilerini kiraya vermekten vazgeçmişti. 20
Arazi kiralama konusunda yine Râfi' b. Hadîc'den gelen diğer bir rivayet şu şekildedir: “Biz Medine ahalisi içinde en çok tarlası olanlardandık. Her birimiz
arazilerimizi, 'Şu parça bana, şu parça da sana ait olsun.' diyerek kiraya verirdik. Bazen arazinin bir tarafı mahsul verir, diğer tarafından mahsul çıkmazdı. Bunun
üzerine Hz. Peygamber insanlara bu şekilde akit yapmayı yasakladı.” 21
Râfi' b. Hadîc'in Abdullah b. Ömer ile diyaloğunda sarf ettiği sözler ile bu rivayet beraber düşünüldüğünde konu daha iyi anlaşılmaktadır. Birinci rivayette genel
olarak arazilerin kiraya verilmesinin yasak olduğu belirtilirken ikinci rivayette yasaklamanın mahiyetine işaret edilmekte ve buradan kiralamanın bazı durumlarda
yasak olduğu ortaya çıkmaktadır.


Yine Râfi' b. Hadîc'in, Hz. Peygamber'in çeşitli anlaşmazlıklara ve bir tarafın zarar görmesine sebep olan uygulamaları yasakladığını, belirli ve elde edilebilir bir şey
üzerinde yapılan kiralamaya izin verdiğini bildirmesi de 22 yasaklanan durumu izah etmektedir. Buna göre Hz. Peygamber'in yasaklamasına neden olan şeylerin,
kiralama akdindeki uygun olmayan şartlar, taraflardan birinin zarar görme ihtimali ve benzeri durumlar olduğu anlaşılmaktadır. 23
Abdullah b. Ömer'in çocuklarından Sâlim'in, tarlalarını kiraya vermeye devam etmesi 24 şartlarına uygun kiralamanın yasak olmadığı kanaatini pekiştirmektedir.
İbn Abbâs, arazilerin kiralanması konusunda Hz. Peygamber'den (sav) şunu nakletmiştir: “Birinizin toprağını din kardeşine karşılıksız olarak vermesi, onun karşılığında
(kira olarak) şunu şunu (belirli bir ücreti) almasından daha hayırlıdır.” 25
Yine büyük sahâbîlerden Sa'd b. Ebû Vakkâs da Hz. Peygamber dönemindeki uygulama ve söz konusu yasaklama ile ilgili şöyle demektedir: “Biz arazileri, dere
kenarında yetişen ve o dere ile sulanan (verimli) ekinler(in bize kalması) karşılığında kiraya verirdik. Resûlullah (sav) bunu bize yasakladı ve tarlayı altın veya gümüş
(para) karşılığında kiraya vermemizi istedi.” 26
Sahâbenin fakihlerinden biri olan Zeyd b. Sâbit ise kiralamanın yasak olduğuna dair hadis rivayet eden Râfi' b. Hadîc 27 ile ilgili olarak şöyle demiştir: “Allah, Râfi' b.
Hadîc'i bağışlasın! Vallahi, ben (arazi kiralama konusundaki) hadisi ondan daha iyi biliyorum. İki kişi kavga etmiş ve Hz. Peygamber'e (sav) gelmişlerdi. Resûlullah
(sav), 'Eğer hâliniz buysa tarlaları kiraya vermeyin.' buyurdu. Râfi' b. Hadîc sadece, 'Kiraya vermeyin.' sözünü duydu.” 28
Büyük hadis imamı Nesâî de araziyi kiraya verme yasağının nedeni olarak taraflar arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkları göstermekte ve kiralama sırasında bir sözleşme
yapılması gerektiğini kaydetmektedir. İmam Nesâî, böyle bir sözleşmede kiraya verenin ve kiracının kimler olduğu, tarlanın yeri ve sınırları, kiracının bedel olarak ne
vereceği, kiralamanın başlangıç ve bitiş tarihi, tohumun kime ait olduğu, sulama, gübreleme ve benzeri masrafların kim tarafından karşılanacağı, tarlada ne tür bir
tarım yapılacağı gibi bazı temel hususların yer alması gerektiğini ısrarla vurgulamaktadır. 29


Konu ile ilgili olarak Mısırlı fakih Leys b. Sa'd, “Kiralama konusunda yasaklanan durumlar, haram ve helâl konusunda derin bilgi sahibi olan âlimlerin çeşitli
tehlikelerinden dolayı uygun görmedikleri akitlerdir.” 30 diyerek konuyu özetlemektedir. Buradan anlaşılmaktadır ki altın ve gümüş paralarla yapılan kiralama
anlaşmalarında da aldatma ve belirsizlik olduğu takdirde yapılan anlaşma haram olur. Belirlenmiş bir ücret ve tarafların rıza gösterdikleri şartlarla yapılan akitlerde ise
yasaklama söz konusu olmaz. 31
Peygamber Efendimiz, çalıştırılacak kişilere ücretleri açık bir şekilde bildirilmeden onlarla iş anlaşması yapılmamasını 32 ve hizmet sunan kişinin ücretinin
geciktirilmeden verilmesini tavsiye etmiş, 33 ziraat gibi konularda ortaklık kuranların birbirlerine karşı anlayışlı ve hoşgörülü davranmalarını istemiştir. 34 Buna göre
malını kiraya veren kişi, ücret, çalışma ortamı ve süresi gibi kendi üzerine düşen konularda gerekli kolaylığı sağlayacaktır. Çünkü o, ihtiyaç sahibi bir Müslüman'a
kolaylık sağlayanın, dünya ve âhirette kolaylıkla karşılaşacağını bilmektedir. 35 Kiralayan da kiraladığı mala emanet gözüyle bakacak ve onu muhafaza edecektir. Zira
o da hıyanet etmeksizin emanetleri sahiplerine olduğu gibi teslim etmenin Allah'ın emri 36 ve Müslüman olmanın bir gereği olduğunun 37 farkındadır.
Günümüzde ev ve işyeri sahipleri ile kiracılar arasında çıkan birçok problem, iki tarafın da bu temel ilkeler konusunda gereken titizliği göstermemesinden
kaynaklanmaktadır. Bu konuda taraflar, hak ve sorumluluklarını yerine getirmeli, vicdanlarının sesine kulak vermelidir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

EN ÇOK İLGİ GÖRENLER

HADİSLERLE İSLAM ANA MENÜ

HADİSLERLE İSLAM ANA MENÜ HADİSLERLE İSLAM CİLT 1 HADİSLERLE İSLAM CİLT 2 HADİSLERLE İSLAM CİLT 3 HADİSLERLE İSLAM CİLT 4 HA...