yukarı kaydırma oku

YAZI KOPYALAMA ENGELİ

sağtuş engeli

ANA MENÜ

AVLANMA ADABI ALLAHIN ADINI ANARAK

AVLANMA ADABI ALLAHIN ADINI ANARAK


Adî b. Hâtim (ra) anlatıyor:
“Resûlullah'a (sav) (avlanma hakkında) soru sorarak dedim ki,
'Biz bu köpeklerle avlanan bir halkız.' Şöyle buyurdu: 'Eğitilmiş av köpeklerini Allah'ın ismini anarak gönderdiğin zaman,
avladıklarını ye!' ”
(B5487 Buhârî, Sayd, 10)


***

Adî b. Hâtim anlatıyor: “Resûlullah'a (sav) av hakkında sordum. Şöyle buyurdu: 'Okunu attığın zaman Allah'ın adını an (besmele çek.) Şayet avı ölmüş olarak bulursan onu
yiyebilirsin. Ama (ölmüş olan) av, suda ise o takdirde yeme! Çünkü ölümü suda (boğulmak)tan dolayı mı yoksa senin okun ile mi oldu bunu bilemezsin.' ”
(M4982 Müslim, Sayd, 7)


***

Abdullah b. Amr (ra)'dan rivâyete göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Haksız yere (öldürmesini meşru ve haklı kılacak bir neden olmaksızın) bir serçe veya daha
büyük bir kuşu öldüren insana Yüce Allah mutlaka (bunun hesabını) sorar. ” “Ey Allah'ın Resûlü! Kuşun öldürülmesini haklı kılan ne olabilir?” diye sorulunca, “(Avlayan
kimsenin) onu (usulüne göre) kesmesi ve yemesidir. Ayrıca başını kopartıp (etrafa) atmamasıdır. ” diye cevap vermiştir.
(N4354 Nesâî, Sayd ve Zebâih, 34)


***

İbn Abbâs'tan nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir canlıyı hedef olarak kullanmayın!”
(M5059 Müslim, Sayd, 58)


***

Ebû Hüreyre'den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) deniz suyu hakkında şöyle buyurmuştur: “Onun (denizin) suyu temiz, ölüsü de helâldir.”
(N4355 Nesâî, Sayd, 35)


***************************

Bir gün, Kudâa kabilesinden 1 Ebû Sa'lebe el-Huşenî, av konusunda bilgi almak üzere Peygamber Efendimize gelerek şöyle sorar: “Ey Allah'ın Resûlü! Ben avcılığın
yaygın olduğu bir memlekette yaşıyorum. Okumla, bazen eğitilmiş, bazen de eğitilmemiş köpeklerle avlanıyorum. Bunlardan hangisinin helâl olduğunu bana bildirir
misin?” Peygamber Efendimiz, “Okunla avlandığın zaman besmele çekerek avladığın hayvanları yiyebilirsin. Besmele ile gönderdiğin av köpeğinin getirdiklerini de yiyebilirsin.
Eğitilmemiş köpeklerle avlandığın zaman ise ancak avladığın hayvanı boğazlamaya fırsat bulduğun takdirde yiyebilirsin.” buyurdu. 2
Av ve avlanma, tarih boyunca insanların başvurduğu önemli bir geçim kaynağı olmuştur. İslâm dini, avlanmayı çeşitli düzenleme ve şartlarla meşru kabul etmiştir.
Helâl olan bir hayvanın etinin yenilebilmesi için, onun dinî usullere göre kesilmiş olması esastır. Ancak İslâm, hem insanların ihtiyaçlarını hem de avlanma şartlarını
dikkate alarak av yoluyla elde edilen hayvanların boğazlanmaksızın da yenilmesine izin vermiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'de ve Peygamber Efendimizin hadislerinde av hayvanlarından yararlanabilmek için getirilen düzenlemelerin başında, “besmele çekilmesi” gelmektedir:
“(Ey Muhammed!) Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: 'Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de Allah'ın size verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı
hayvanların tuttuğu (avlar) helâl kılındı. Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av için) salarken üzerine Allah'ın adını anın (besmele çekin). Allah'a karşı gelmekten
sakının. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.'” 3 Bu âyet-i kerime gereği avcı, ok ya da mızrağını atarken, silahını kullanırken veya eğitilmiş köpeğini salarken besmele
çekmenin, avın helâl olmasının birinci şartı olduğunu bilmelidir. Böylece kişi Allah'ın verdiği nimetlerin ancak O'nun adıyla helâl olacağını bilecek ve her işinde
olduğu gibi avlanmada da Allah'tan aldığı müsaade ile hareket etmesi gerektiğinin farkında olacaktır. Nitekim Adî b. Hâtim, ava çıktıkları köpeklerini göstererek
onların getirdiği etlerin durumunu sorduğunda Allah Resûlü, “Eğitilmiş av köpeklerini Allah'ın ismini anarak gönderdiğin zaman, avladıklarını ye!” 4 şeklinde cevap
vermiştir. Peygamberimizin,


“Okunu attığın zaman Allah'ın adını an (besmele çek).” 5 buyurması da aynı şekilde besmele çekmenin gerekliliğine işaret etmektedir. Bu ve benzer rivayetlerden
besmelenin kasten terki durumunda avın helâl olmayacağı anlaşılmaktaysa da unutmak suretiyle terk edilmesinin bir sorumluluk doğurmayacağı söylenebilir. 6
Avlanmanın, köpek, 7 şahin, doğan gibi eğitilmiş hayvanlarla yapılabileceği 8 ve bu hayvanların getirdiklerinin yenilebileceği ifade edilmiştir. Peygamber Efendimiz,
Adî b. Hâtim'e avlanmanın esaslarını öğretirken, “Eğitimli köpeklerini besmele çekerek saldığında köpek avı öldürmüş olsa da senin için yakaladığını ye! Ancak köpek avdan
yemeğe kalkmışsa, onu yeme. Çünkü böyle bir durumda köpeğin avı kendisi için yakalamış olmasından endişe ediyorum. Eğer avın başına başka köpekler de toplanmışsa yeme!”
9 buyurmuştur. Adî b. Hâtim'in, köpeğin, avladığı hayvanın kanını içmesi durumunda, getirilen hayvanın yenilmemesi gerektiğini, çünkü bunun o köpeğin iyi
eğitilmediği anlamına geleceğini söylemesi, 10 eğitilmiş bir hayvan tarafından bir kısmı yenilen avın yenilmeme sebebini açıklar. Bir avcının yönlendirmesi olmadan,
eğitilmiş hayvanlar tarafından öldürülenler de av kapsamında değerlendirilemez.
Hayvan avlarken ne gibi av aletleri kullanabileceklerini merak eden sahâbîler, bir ucunda kesici demir bulunan ortası kalın bir sopa ve eski bir av aleti olup “mi'râd”
adı verilen ok ile avlanmanın hükmünü Peygamberimize sormuşlardı. Hz. Peygamber de bu okun sivri uçlu tarafının isabet ederek öldürdüğü hayvanın etinin
yenebileceğini, ortasındaki kalın odun kısmıyla öldürülen hayvanın etinin yenemeyeceğini 11 ifade etmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de de taş ve sopa gibi sert bir cisimle
vurularak öldürülen hayvanın 12 etinin yenemeyeceği vurgulanmıştır. Ezilerek veya ağırlık altında bırakılarak öldürülen hayvanlar da bu hükümdedir.
Yakalanan av henüz ölmemişse kesilmesi gerekir. Ancak kesmek için bir bıçak bulunamadığı takdirde, av herhangi bir keskin madde ile de kesilebilir. 13 Çünkü av
esnasında avcı telaş ve koşuşturma içerisinde bıçağı bulmakta zorlanabilir. Fakat imkân olduğu hâlde kasten boğazlanmayan hayvanın eti yenilmez.
Ebû Sa'lebe el-Huşenî bir defasında vurduktan sonra kaybettiği avın durumunu sormuştu. Hz. Peygamber de ona, “(Kendi oklarınızla avlayıp) bir süre bulamadığınız
hayvanı, kokmadığı ve üzerinde sizinkinden başka bir ok yarası bulunmadığı takdirde yiyebilirsiniz.” 14 buyurmuştur.

Hadislerde avın kaybolmasına ilişkin sürenin bir gün, 15 iki 16 veya üç gün 17 olabileceği anlatılmış olsa da öncelikle vurgulanmak istenen, avlanarak ölen hayvanın
zararlı hâle gelip gelmemesidir ve bunu belirleyen de hayvanın kaybolduğu yerin iklim şartlarıdır. Bulunan hayvanın insan sağlığına zararlı olduğu kanaati oluşursa,
kaybolma süresi dikkate alınmadan da yenilemeyeceğini söylemek pekâlâ mümkündür. Ayrıca hayvanın üzerinde başka bir ok yarası olmaması, bir başkası tarafından
öldürülmüş olmadığını, dolayısıyla bir başka avcıya ait olmadığını göstermesi bakımından önemlidir. Çünkü bu durumda hayvanın hangi okla öldüğü bilinemez. Aynı
şekilde Adî b. Hâtim'in sorusu üzerine Hz. Peygamber, “Resûlullah'a (sav) av hakkında sordum. Şöyle buyurdu: 'Okunu attığın zaman Allah'ın adını an (besmele çek.)
Şayet avı ölmüş olarak bulursan onu yiyebilirsin. Ama (ölmüş olan) av, suda ise o takdirde yeme! Çünkü ölümü suda (boğulmak)tan dolayı mı yoksa senin okun ile mi oldu bunu
bilemezsin.' ” 18 diye cevap vermiştir.
Avlanma, ya av hayvanlarının etinden, postundan ve bazı organlarından faydalanmak yahut da o hayvanların zararlarından korunmak maksadıyla yapılır. Bunların
dışında sırf zevk ve eğlence için yapılan avlanma hoş karşılanmamıştır. Resûlullah, “Hiçbir canlıyı hedef olarak kullanmayın!” 19 buyurmuş, bu durumun helâl
olmadığını 20 ifade etmiş, hatta böyle yapanlara lânet etmiştir. 21 Dolayısıyla hayvanlara boşu boşuna nişan almak, onları hedef tahtası gibi kullanarak atış talimi
yapmak yasaktır.
Hz. Peygamber'in yaptığı şu uyarılar hiçbir zaman unutulmamalıdır: “Kim boş yere bir serçe öldürürse kıyamet günü o serçe, öldüreni Allah'a şikâyet ederek, 'Ey Rabbim!
Falan kimse beni boş yere öldürdü. Beni bir fayda elde etmek için öldürmedi.' diyecektir.” 22 “Haksız yere (öldürmesini meşru ve haklı kılacak bir neden olmaksızın) bir serçe veya
daha büyük bir kuşu öldüren insana Yüce Allah mutlaka (bunun hesabını) sorar. ” “Ey Allah'ın Resûlü! Kuşun öldürülmesini haklı kılan ne olabilir?” diye sorulunca,
“(Avlayan kimsenin) onu (usulüne göre) kesmesi ve yemesidir. Ayrıca başını kopartıp (etrafa) atmamasıdır.” diye cevap vermiştir. 23 Hayvanlara işkence edilmesine ve
sebepsiz yere telef edilmesine hiçbir şekilde müsamaha göstermeyen Sevgili Peygamberimiz, özellikle, “Hayvanlara işkence edenlere Allah lânet etsin.” 24 diyerek bu
konudaki hassasiyetini ortaya koymuştur.
İhtiyacı için de olsa avlanan bir Müslüman, her canlıya karşı merhametli olmalı, 25 hayvanları üreme ve yavrulama zamanlarında avlamamalıdır. Av hayvanlarının
nesillerini kurutacak, tabiatın dengesini bozacak


bir avcılık, mümini vebale sokar. Bu konuda yeryüzünde gezen her türlü canlının ve iki kanadıyla uçan her tür kuşun insanlar gibi ümmet yani anlamlı bir
topluluk 26 oluşturduğu bilinciyle hareket edilmelidir. Bu anlamda balık avında patlayıcı madde kullanarak bir anda milyonlarca yavru ve yumurtanın yok olmasına
sebep olmak, hem sorumsuzluk hem de merhametsizlik örneğidir. Ayrıca avlanma vakti de önem arz etmektedir. Nitekim kuşların güven vakitleri olan geceleri
avlanılmasına izin verilmezken, 27 yavru hayvanlara dokunulması da yasaklanmıştır. 28
Müslüman, her zaman olduğu gibi avcılıkta da itidalden ve iyilikten yana olmalıdır. Avlanma esnasında hayvanlara işkence ederek acı çektirecek, uzun süre çırpınarak
can çekişmelerine sebep olacak tarzda av aletleri ya da yöntemleri kullanılmamalı; avlanırken de, hayvanları boğazlarken de dengeli ve ölçülü hareket etmelidir. Bu
hususa dikkatleri çeken Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurur: “Şüphesiz Allah her şeye en güzel biçimde davranmayı istemiştir. O hâlde siz (bir hayvanı) öldüreceğiniz veya
keseceğiniz vakit bunu en zarif biçimde yapın. Kesme işlemini yapacak olan kişi, bıçağını iyice bilesin ve kestiği hayvana (acı çektirmesin) onu rahatlatsın!” 29
Kur'ân-ı Kerîm'de, “Ey iman edenler! Andolsun, Allah sizleri, ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği av(lar) ile elbette deneyecek ki görmediği hâlde kendisinden korkanı
ayırıp meydana çıkarsın. Kim bundan (bu açıklamadan) sonra haddini aşarsa, ona elem dolu bir azap vardır.” 30 buyrularak avlanmanın bir imtihan olduğuna özellikle
vurgu yapılmaktadır. Günümüzde insanların tatmin olmak bilmeyen yok etme arzusu ve bilinçsiz avlanma neticesinde birçok hayvan türü yok olmuş, bir kısmı da
soyunun tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Yeni hayvan türlerinin ortadan kalkmaması adına mevcut kanunların imkân verdiği ölçüde avlanma yapılmalı,
av yasaklarına mutlaka uyulmalıdır. Yetkililerin gözetiminden sıyrılmayı fırsat bilerek av yasaklarını ihlâl edenler kendisinden hiçbir şeyin gizlenemeyeceği Allah'ın
kendilerini her an izlediğini akıllarından çıkarmamalıdırlar. Zaten Yüce Yaratıcı, avlanma hususunda aşırı gidenler için elem verici bir azap hazırladığını vaad
etmektedir. 31
Her ne kadar avlanma meşru ise de, bunun belli bir ölçüsü ve âdâbı vardır. Avcılık bir bağımlılık, hastalık ve vazgeçilmez bir tutku hâline dönüştüğünde, insanın
zihnini, ahlâkını ve davranışlarını olumsuz etkileyebilmektedir. Nitekim Hz. Peygamber, av peşinde koşan insanların bu işe aşırı bir şekilde kendilerini kaptırmaları
hâlinde bazı yükümlülüklerini


yerine getirmeyi unutabileceklerine işaret etmiş, 32 Müslümanların bu konuda daha dikkatli olmalarını istemiştir.
Diğer taraftan Yüce Allah, “Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır.” 33 buyurarak
avlanmanın her zaman ve zeminde mubah kabul edilen, sınır tanımaz bir tutkuya dönüşmemesine ve ibadetten arzu edilen mânevî hazzın yok edilmemesine işaret
etmiştir. Bu bağlamda ibadet günleri olan cumartesi günü ibadet etmeyi terk ederek, avlanma yasağını ihlâl ettikleri için Yahudilerin cezalandırılması dikkat
çekicidir. 34 Sevgili Peygamberimiz de Mekke ve Medine'nin dokunulmaz ve saygın bölgeler olduğunu vurgulamış ve “Şüphesiz ki İbrâhim (as) Mekke'yi haram kılmıştır.
Ben de Medine'nin iki taşlığı arasını haram kıldım. Onun ağacı kesilmez, avı da avlanmaz.” 35 buyurmuştur.
Denizde yaşayan hayvanların yenmesi konusunda Kur'ân-ı Kerîm'de, “Allah, taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir.”
36 ve “Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helâl kılındı.” 37 buyrulmaktadır. Hz. Peygamber'e deniz
suyunu kullanmanın helâl olup olmadığı sorulduğunda, “Onun suyu temiz/temizleyici, ölüsü de helâldir.” 38 buyurarak suda yaşayan balık ve benzeri hayvanları
avlamanın da helâl olduğunu bildirmiştir.
Avlanmanın beceri ve tecrübeyle birlikte bir nasip işi olduğu, elde edilen avın Allah'ın verdiği bir rızık olduğu unutulmamalıdır. Neticede, hem bu tecrübeyi hem de
bu rızkı veren Yüce Allah'a şükredilmelidir. Nitekim Hz. Peygamber, “O (av eti), Allah'ın size yiyecek olarak verdiği bir ikramdır.” buyurmuştur. 39 Fakat can taşıyan
hayvanları keyif uğruna avlayıp olduğu yerde bırakmak, gereksiz yere telef etmek doğru değildir. Her yaptığından hesaba çekileceğinin bilincinde olan Müslüman,
avlanma konusunda da hesabını veremeyeceği davranışlardan kaçınmalıdır. İslâm, israfın her türlüsünü yasakladığına göre, avlanırken de israfa düşmemelidir. Av ve
avlanma konusunda İslâm'ın öngördüğü kurallara uymak, hem dünyamızdaki doğal dengenin korunması hem de gelecek nesillere zengin imkânlar sunulması
bakımından son derece önem arz etmektedir.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

EN ÇOK İLGİ GÖRENLER

HADİSLERLE İSLAM ANA MENÜ

HADİSLERLE İSLAM ANA MENÜ HADİSLERLE İSLAM CİLT 1 HADİSLERLE İSLAM CİLT 2 HADİSLERLE İSLAM CİLT 3 HADİSLERLE İSLAM CİLT 4 HA...