yukarı kaydırma oku

YAZI KOPYALAMA ENGELİ

sağtuş engeli

ANA MENÜ

ETİ HELAL OLAN HAYVANLAR MUNDARDAN SAKININ

ETİ HELAL OLAN HAYVANLAR MUNDARDAN SAKININ


İbn Abbâs'tan nakledildiğine göre,
Resûlullah (sav) azı dişi olan yırtıcı hayvanlar ile avını pençesiyle parçalayan kuşları(n yenilmesini) yasakladı.
(M4996 Müslim, Sayd, 16)


***

Selmân el-Fârisî'nin naklettiğine göre, Resûlullah'a (sav), yağ, peynir ve yabani eşek derisinden yapılan elbise hakkında soru sorulduğunda o şu cevabı vermişti:
“Helâl, Allah'ın Kitabı'nda helâl kıldıklarıdır. Haram da Allah'ın Kitabı'nda haram kıldıklarıdır. Hakkında bir şey demedikleri ise müsamaha gösterdiği (mubah) şeylerdendir.”
(İM3367 İbn Mâce, Et'ıme, 60; T1726 Tirmizî, Libâs, 6)


***

Şeddâd b. Evs'ten nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah her şeyde ihsanı (güzel davranmayı) emretmiştir. Öldürürken (dahi) güzel bir şekilde
öldürün! Hayvanı keserken de güzel bir şekilde kesin! Biriniz (hayvan keseceğinde) bıçağını bilesin ve hayvanını rahatlatsın!”
(İM3170 İbn Mâce, Zebâih, 3; M5055 Müslim, Sayd, 57)


***

Abdullah b. Ömer'den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Bize iki ölü (hayvan) ile iki kan helâl kılındı. İki ölü, balık ve çekirge; iki kan ise karaciğer
ve dalaktır.”
(İM3314 İbn Mâce, Et'ıme, 31)


***

Ebû Hüreyre'den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber deniz suyu hakkında şöyle buyurmuştur: “Onun suyu temiz/temizleyici, ölüsü de helâldir.”
(N4355 Nesâî, Sayd, 35)


*************************


Bir gün Hâlid b. Velîd Allah Resûlü (sav) ile birlikte teyzesi Hz. Meymûne'nin evine gelmişti. Meymûne onlara bir şeyler ikram etmek istedi. Hazırda kız kardeşi
Hufeyde bnt. Hâris'in Necid yöresinden getirdiği kızartılmış birkaç keler (bir tür kertenkele) vardı. O da bunları ikram etti. Allah Resûlü'ne bir yemek ikram edildiği
zaman genellikle ismi söylenir ve nasıl bir yiyecek olduğu hakkında kendisine bilgi verilirdi. Hz. Peygamber hiçbir yemeği kötülemez, iştahı çekerse yerdi. 1 Fakat bu
kez yemeğin ne olduğu kendisine bildirilmemişti. Tam Resûlullah elini sunulan yemeğe uzatacağı sırada, evdeki hanımlardan biri, “Kendisine takdim ettiğiniz şeyin ne
olduğunu Resûlullah'a haber verin!” diye seslendi. Yemeğin ne olduğunu Hz. Peygamber'e hatırlatmayı unuttuğunu fark eden Meymûne hemen şöyle dedi: “Bu
kelerdir yâ Resûlallah.”
Bunun üzerine Hz. Peygamber elini yemekten çekti. Allah Resûlü'nün bu tavrını merak eden Hâlid b. Velîd şu soruyu sordu: “Keler haram mıdır yâ Resûlallah?”
Efendimiz şöyle cevap verdi: “Hayır, fakat o, benim halkımın yaşadığı bölgede bulunmayan bir yiyecektir. Hoşuma gitmeyeceğini hissetim.” Bunun üzerine orada bulunanlar
yemekten yediler. Hz. Meymûne ise Allah Resûlü'nün yediklerinden başka bir şeyi asla yemeyeceğini ifade ederek o etten yemedi. 2
Diğerlerinin yemesine rağmen Hz. Peygamber'in keler etini yememesi ve onu tatma eğilimi göstermemesi tamamen damak zevki ve yeme alışkanlıklarıyla ilişkilidir.
Diğer taraftan Hz. Meymûne'nin tavrı ise yemeği beğenip beğenmemesinden ziyade, Hz. Peygamber ile aynı doğrultuda hareket etme isteğinden kaynaklanmaktadır.
Kur'ân-ı Kerîm'de, kâinatta bulunan her şeyin, insanın faydasına sunulduğu, 3 “tayyibât”ın (temiz ve hoş olan şeylerin) helâl, “habâis”in (kötü ve iğrenç olan şeylerin)
haram olduğu belirtilir. 4 Bu anlamda, “De ki: 'Bana vahyolunan Kur'an'da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti —ki o şüphesiz necistir— ya da
Allah'tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan
yeme zorunda kalırsa yiyebilir.' Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir.” 5 âyetiyle eti yenilen hayvanlar konusunda genel kaideler bildirilmiştir.

Daha sonra inen bir âyette ise boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek veya boynuzlanarak can vermiş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar
ile dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanların haram kılındığı bildirilmiştir. 6
Resûl-i Ekrem'in en önemli görevlerinden biri de Allah'tan kendisine gelen vahiyleri tebliğ ettikten sonra onları Müslümanlara beyan etmektir. Hz. Peygamber, beyan
görevi gereği Kur'an'da zikredilmeyen bazı şeylerin hükmünü açıklayarak onları ilgili Kur'an hükümlerinin kapsamına dâhil ederdi. Bununla, Kur'an'ın bildirdiği
tayyibât-habâis, helâl-haram, ma'rûf-münker gibi genel hükümlerin altına girebilecek yeni hükümler beyan etmesini kastediyoruz. Kur'an, indiği dönemde yaygın
olan bazı kötülükleri, pis olan şeyleri ve haramları tek tek zikrederken, 7 bazı âyetlerde ise sadece genel olarak güzel şeylerin helâl kılındığını, gizli-açık her türlü
ahlâksızlığın haram kılındığını ifade buyurmuştur. 8
Kur'an'ın belirlediği az sayıdaki haramlar dışında, Hz. Peygamber'in nelerin bu kategoriye gireceğini, nelerin de helâl ve temiz addedilebileceğini beyan etme görevi şu
âyete dayanmaktadır: “Onlar, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları Resûl'e, o ümmî Peygamber'e uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten
alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım
edenler ve ona indirilen nura (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” 9
Hz. Peygamber, yiyecekler konusunda hüküm verirken, helâl olan “tayyibât” ile haram olan “habâis” arasında kalan ve ikisinden birine dâhil edilmesi mümkün olan
yiyeceklerin durumunu açıklığa kavuşturmuştu. Söz gelimi, azı dişi olan yırtıcı hayvanlar ile avını pençesiyle parçalayan kuşların 10 ve ehlî eşeklerin yenilmesini
“habâis” kategorisinde gördüğü için yasaklamıştı. 11 Hz. Peygamber temiz hayvanlardan sayılan, binek ve süs hayvanı olarak yaratılan 12 atın etinden faydalanmayı ise
savaş ve taşımacılık gibi ihtiyaç durumları hâriç serbest bırakmıştı. 13
Enes b. Mâlik anlatıyor: “Bir gün ashâb ile yürüyorduk. Merrü'z-zahrân denilen yerde önümüzden bir tavşan ürküp kaçmaya başladı. Arkadaşlar onu yakalamak için
koşuşturdular. Onlar yorulunca vazgeçtilerse de ben vazgeçmedim. Sonunda onu yakaladım ve onu Ebû Talha'ya götürdüm. O da hayvanı kesti ve bir buduyla iki
uyluğunu Resûlullah'a (sav) gönderdi. Ben bunları Peygamber Efendimize getirdim. O da kabul etti.” 14


Hz. Peygamber tavşanın yanı sıra keler, arap tavşanı gibi küçük kara hayvanlarını da “tayyibât” kategorisine dâhil etmişti. 15 Nitekim kirpinin yenilip yenilemeyeceği
sorulduğunda İbn Ömer, soruyu sorana, “De ki bana vahyolunanda (bu haram dediklerinizi) yiyen kimse için leş, akıtılmış kan, domuz eti —ki pistir— ve Allah'tan başkası
adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka bir şey bulamıyorum.” 16 âyetini okumuştu. Ancak oradakilerden ihtiyar biri Ebû Hüreyre'den Hz. Peygamber'in kirpi
hakkındaki, 'O, habâisten (pis şeylerden) birisidir.' hadisini duyduğunu bildirince İbn Ömer, “Eğer Hz. Peygamber böyle buyurmuşsa, onun buyurduğu gibidir, (demek
ki) biz bilmiyoruz.” demiştir. 17
Peygamber Efendimiz yılan, akrep, fare ve kargayı zararlı hayvanlar olarak nitelemiştir. 18 İbn Ömer de buna dayanarak, “Resûlullah (sav), kargaya zararlı dediği hâlde
onun etini kim yiyebilir? Vallahi o, tayyibâttan (temiz yiyeceklerden) değildir.” cevabını verir. 19 Dolayısıyla pençeli olmamasına rağmen genellikle pislikle beslenen
karga, yılan, akrep ve farenin yenilmesi yasaklanmıştır. Aynı şekilde Peygamber Efendimiz, tedavi amacıyla kurbağadan istifade ettiğini belirten bir doktora, bu amaçla
da olsa kurbağaları öldürmesini yasaklamıştır. 20
Bu bağlamda Efendimiz, insanlara dinlerini anlatırken değişik yiyecek ve hayvan ürünleri konusunda kendisine soru soranlara açıklayıcı bilgiler verirdi. Bir defasında
yağ ve peynir yemenin hükmü ile yabani eşek derisinden mamul elbiseleri giymenin uygun olup olmayacağı sorulduğunda Hz. Peygamber, “Helâl, Allah'ın Kitabı'nda
helâl kıldıklarıdır. Haram da Allah'ın Kitabı'nda haram kıldıklarıdır. Hakkında bir şey demedikleri ise müsamaha gösterdiği (mubah) şeylerdendir.” 21 cevabını verdi. Böylece o,
Kur'ân-ı Kerîm'de helâl ve haram sınırının genel ifadelerle belirlendiğine, yiyecekler konusunda da helâl olgusunun esas olduğuna işaret ediyordu.
Hz. Peygamber ashâbına, normalde etleri yenilen ancak pis şeyler yiyerek beslenen ve genel bir tabir ile “cellâle” olarak isimlendirilen kara hayvanlarının hem etinin
yenilmesini hem de sütünün içilmesini yasaklamıştır. 22 Bu hadisi rivayet eden Abdullah b. Ömer'in pislik yiyen tavukları üç gün bekletip etinin temizlendiğine
kanaat getirdikten sonra yemesi, 23 Efendimizin bu konudaki uyarısının doğrudan pisliklerin et ve süt üzerindeki etkisi ile ilgili olduğuna işaret etmektedir.
Dolayısıyla belirli bir süre sonra yenilen pis şeylerin etkisinin geçtiğine kanaat getirildiği takdirde bu hayvanların eti yenilebilecektir. Ancak geçmişte bu süre


tecrübe yoluyla tespit edilirken, günümüzde bunun gelişmiş yöntemlerle tespiti daha isabetli olacaktır. Pis şeyler yiyen hayvanlarda değişik parazit ve mikropların
gelişip çoğalması ve bunların hayvanın etine ve sütüne karışması muhtemeldir. Dolayısıyla, o hayvanın etini yiyen veya sütünü içen insanların da hastalığa maruz
kalma riskleri artmaktadır.
Hayvanların etinin yenilebilmesi konusunda cinsinin yanı sıra nasıl kesildiği de önem arz etmektedir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'tan başkası adına kesilen
hayvanların yenilmesinin haram olduğu açıkça ifade edilerek, 24 “Artık, âyetlerine inanan kimseler iseniz üzerine Allah'ın ismi anılarak kesilmiş hayvanlardan yiyin.”
buyrulmaktadır. 25 Ümmet-i Muhammed'in hata ile, unutarak ya da bir başkası tarafından zorlanarak yaptıkları davranışların Allah tarafından affedileceğine dair genel
prensip 26 gereği hayvan kesiminde besmele çekmenin unutulması sorun teşkil etmemektedir. Nitekim Peygamber Efendimiz besmele çekildiğinin bilinmediği
durumlarda besmele çekilerek o etin yenilebileceğini belirtmiştir. 27 Zira putlar ve bâtıl inançlar uğruna, Allah'ın ismi anılmadan kesilen hayvanların yenilmemesinin
asıl nedeninin, Müslümanların zihninde ve pratiğinde tevhid inancını korumaya yönelik olduğu açıktır.
Araplar cömertliklerini ispat etmek ve gösteriş yapmak için deve kesme yarışları düzenlerlerdi. Bu müsabakalarda yarışmacılar birisi pes edip yarıştan çekilene kadar
karşılıklı olarak deve boğazlarlardı. Hz. Peygamber'in bu şekilde kesilen hayvanların etlerinden yenilmemesini istemesi de 28 hayvanların sadece Allah adına
kesilebileceğini, başkalarına karşı böbürlenme ve kendini ispat gayesiyle hayvan kesmenin doğru olmadığını vurgulamaya yönelikti.
Abdullah b. Abbâs'ın anlattığı şu rivayet konunun mânevî/ibadeti ilgilendiren boyutunun önemini bizlere anlatmaktadır: Rivayete göre bazı kimseler Hz. Peygamber'e
(sav) gelerek, “Bizler kendi boğazladığımız hayvanların etinden yediğimiz hâlde Allah'ın öldürdüğü hayvanları yemeyecek miyiz?” şeklinde itirazlarda bulunurlar.
Bunun üzerine, “Artık, âyetlerine inanan kimseler iseniz üzerine Allah'ın ismi anılarak kesilmiş hayvanlardan yiyin. Allah, yemek zorunda kaldıklarınız dışında size neleri
haram kıldığını tek tek açıklamışken üzerine adının anıldığı hayvanları yememenizin sebebi nedir? Gerçekten birçokları nefislerinin arzularına uyarak bilmeden (halkı)
saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin, haddi aşanları çok iyi bilir. Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. Çünkü günah kazananlar yaptıkları karşılığında cezalandırılacaklardır.


Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fâsıklıktır.Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar.
Onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz de Allah'a ortak koşmuş olursunuz.” 29 âyetleri nâzil oldu. 30 Böylece yenilebilecek hayvanların, sadece Allah için ve O'nun adıyla
kesilmesinin gerekliliği açıklanmış oldu.
Hz. Peygamber, “Yüce Allah her şeyde ihsanı (güzel davranmayı) emretmiştir. Öldürürken (dahi) güzel bir şekilde öldürün! Hayvanı keserken de güzel bir şekilde kesin! Biriniz
(hayvan keseceğinde) bıçağını bilesin ve hayvanını rahatlatsın!” 31 buyurmuştur. Bu hadisiyle Rahmet Elçisi kesim işlemlerinin hayvanlara eziyet vermeyecek en güzel
şekilde olmasını vurgulamıştır. Bu bağlamda ashâbına bıçakların bilenerek hayvanlardan saklanmasını, hayvanı keserken olabildiğince çabuk davranılmasını
emretmiş, 32 hayvanların şah damarına varmayacak bir şekilde boğazlarının az bir kısmının kesilerek ölüme terk edilmesini ise yasaklamıştır. 33
Hz. Peygamber, hayvanları zebh (yemek ve nefes borusu ile iki şah damarın kesilmesi) veya nahr (develerde boğaz ile göğsün birleştiği yerin kesilmesi) diye bilinen iki
yöntemle kesmekteydi. 34 Bununla birlikte Resûlullah (sav) kaçtıkları için boğazlanmaları mümkün olmayan hayvanları durdurmak amacıyla çeşitli yollar
denenmesine de müsaade etmiştir. 35
Kur'ân-ı Kerîm'de normal yolla kesilmeden ölen hayvanların etinin ve kanının yenilmesi genel bir ilke olarak yasaklanmıştır. Ancak Hz. Peygamber bunların ikişer
istisnasını beyan ettiği hadisinde şöyle buyurmuştur: “Bize iki ölü (hayvan) ile iki kan helâl kılındı. İki ölü, balık ve çekirge; iki kan ise karaciğer ve dalaktır.” 36
buyurmuştur. Nitekim ashâb-ı kirâmdan Abdullah b. Ebû Evfâ, Resûlullah ile birlikte yedi sefere çıktığını ve bütün seferlerde çekirge yediklerini anlatmıştır. 37
Yüce Allah (cc) deniz hayvanları ile ilgili olarak, “Sizin için ve yolcular için de geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek helâl kılındı.” 38
buyurmuştur. Peygamber Efendimiz de kendisine sorulan sorularla ashâbını deniz ürünleri konusunda aydınlatmıştır.
İbnü'l-Firâsî (ra) 39 bir gün Peygamber Efendimize gelerek, “Ey Allah'ın Resûlü! Biz denizde yolculuk yapıyoruz ve yanımızda az miktarda su taşıyoruz. Eğer bu suyla
abdest alacak olursak susuz kalırız. Deniz suyuyla abdest alabilir miyiz?” diye sordu. Hz. Peygamber ona şöyle buyurdu: “Onun suyu temiz/temizleyici, ölüsü de helâldir.”
40 Bu hadisiyle deniz ürünlerinin yenmesinin helâl olduğunu açıklayan Hz. Peygamber, denizde ölen


hayvanlardan hangilerinin yenilebileceği hususunda şöyle buyurmuştur: “Denizin sahile attığı veya sular çekildiği için açıkta kalan deniz canlılarını yiyin. Fakat denizde
kendiliğinden (belli bir sebep olmaksızın) ölüp de su yüzeyine çıkanları yemeyin!” 41 Buna göre su sıcaklığının ani değişimi veya suyun çekilmesi gibi bir neden olmaksızın
ölüp su yüzüne çıkan deniz ürünleri yenilemeyecektir. Çünkü bu şekilde ölen hayvanlar insan sağlığını tehdit etmekte ve zehirlenmelere yol açabilmektedir.
Eti yenilebilen hayvanlar konusunda belirlenen ölçü, insanlara faydalı olan temiz ve hoş şeylerin helâl, kötü ve iğrenç şeylerin de haram olduğudur. Ancak insanların
beden ve ruh sağlığını en iyi şekilde muhafaza etmek amacıyla Kur'ân-ı Kerîm'de ve Hz. Peygamber'in sünnetinde bazı yasaklar, sınırlamalar ve açıklayıcı bilgiler
bulunmaktadır. Bu anlamda insanları her türlü kötülükten koruyan ve onları en güzel şekilde himaye eden Allah'ın emirlerine ve Sevgili Peygamberimizin
tavsiyelerine uymak müminlere fayda sağlayacaktır. Bu alanda, Kitap ve sünnette sözü edilmeyen dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan çeşitli hayvanların yenilip
yenilmeyeceği ise yukarıda anılan “tayyibât” ve “habâis” kavramları ölçüt alınarak ilim adamları tarafından ortaya konulacaktır.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

EN ÇOK İLGİ GÖRENLER

HADİSLERLE İSLAM ANA MENÜ

HADİSLERLE İSLAM ANA MENÜ HADİSLERLE İSLAM CİLT 1 HADİSLERLE İSLAM CİLT 2 HADİSLERLE İSLAM CİLT 3 HADİSLERLE İSLAM CİLT 4 HA...